Kur’an’a göre abdestin nasıl alınacağı meselesinin birçok kişi tarafından anlaşılmadığını gördüğümüz için özet bir anlatım yapmak istedik. Dileğimiz o ki insanlar Rabbimizin bu ümmet için getirmiş olduğu kolaylıklardan mahrum kalmasınlar, Allah’ın bizim üzerimize tamamlamış olduğu nimetlerinden hakkıyla istifade etsinler.

a) Nesh İlişkisi Açısından

Namaz, insanlık tarihiyle yaşıt, Rabbimizin olmazsa olmaz saydığı en önemli ibadetidir. Bu ibadetin yerine getirilmesi için gerekli (abdest, kıble, kıraat vb.) şartlar da her dönemde biliniyor ve uygulanıyordu. Nebimiz ve beraberindeki Müslümanlar da namazın emredildiği ilk ayetlerden itibaren namazlarını düzenli ve tam bir şekilde kıldılar. Namaz için gerekli şartları detaylı olarak açıklayan veya namazın kılınış şeklini, rekatlarını vesaire tarif eden ayetler inmesini beklemediler. Zaten kimsenin böyle beklentisi de yoktu. Zaten ehl-i zikir tarafından kılınmakta olan “o namazı” (Es-salat) kılmaya gayret gösterdiler.[1]Ehl-i zikrin yöneldiği kıbleye yöneldiler, onların aldıkları gibi abdestlerini aldılar. Tıpkı oruç konusunda yaptıkları gibi. Oruç konusunda da ehl-i zikir oruçlu günlerin gecelerinde eşleriyle cinsel ilişkiye girmeyip, yiyp içmedikleri için Müslümanlar da Bakara 183. ayet gereği aynısını yaptılar. Ta ki bu uygulamayı daha hayırlısı ile nesh eden Bakara 187. ayet ininceye kadar.

Maide 6. Ayet, yani abdestin alınış şeklini detaylı olarak tarif eden ayet, son dönemde inen ayetlerden bir tanesidir. Bu ayetten daha önce inmiş olan Nisa 43. ayette su bulunmadığı takdirde ne yapılması gerektiği açıklanmaktadır, ancak su bulunan ortamda abdestin nasıl alındığından bahsedilmemektedir. Çünkü Müslümanlar Medine’de inmiş olan Nisa 43. ayet inmeden evvel de zaten abdest alıyorlardı. Abdestsiz namaz olmayacağını bilmeyen kimse yoktur.

Maide 6. ayet gelmeden önce Müslümanlar, önceki şeriat gereği abdest alırken ayaklarını yıkamak zorundaydılar (Resim 3). Çünkü henüz bu hükmün değiştiğini bildiren bir işaret yoktu. Maide suresi, Kur’an’ın inen son surelerinden olduğu için Nebimizin ve Müslümanların abdest alırken ayaklarını yıkadıklarını haber veren hadislerin sayısının, mesh ettikleriyle ilgili hadislerden daha fazla olması normaldir. Zira Nebimiz çok uzun bir dönem ayaklarını yıkamışken, ömrü el vermediği için çok kısa bir dönem mesh etmiştir.

Rabbimiz bir hükmün yerine yenisini getireceği zaman ya mislini, yada daha hayırlısını getireceğini haber veriyor (Bkz. Bakara 2/106). Böylece yüce Allah bu ümmete bir kolaylık olarak, üzerimize olan nimetini de tamamlamak için Maide 6. ayeti indirdi. Bu ayetle birlikte o güne kadar önceki şeriat gereği farz olan abdest alırken ayakların yıkanması hükmü, daha kolay olan ayakları mesh etme hükmüyle nesh edildi. Allah’ın nesh kanunu itibariyle bakıldığında “abdestte ayağa mesh etmek caiz de olsa yıkamak daha iyi olduğundan ben yıkarım” diyenlerin aslında Kur’an’a muhalif bir bakış açısında oldukları görülmektedir. 

Maide 6. ayetteki ayakların mesh edilmesi emrini kabul etmek istemeyenler, nesh ilişkisini göz ardı ettikleri için yıkamayla ilgili hadislerin de çokluğundan hareketle ayete “ayakları yıkama” manası vermeye çalışmışlardır. Eğer böyle bir önyargı söz konusu olmasaydı, ayetin mevcut metnine bakarak ayakların yıkanacağı fikri insanların aklının ucundan bile geçmezdi. Ayetin metninden böyle bir hükmün çıkması mümkün olmayacağına göre bu iddiayı savunanlar neye dayanıyorlar inceleyelim.

b) Topuk Kelimesi Geçiyor mu?

Ayete “ayakları yıkama” manası vermeye çalışanların delil getirdiği noktalardan bir tanesi ayette “topuk” kelimesinin geçtiği iddiasıdır. Onlara göre topuk kelimesi geçiyorsa, ayetin manası “yıkama” olmak zorundadır. Çünkü “ayağa mesh” ayağın altına değil, üstüne yapılır. Topuk ise ayağın altında kalmaktadır.

Topuk kelimesi Kur’an’da Maide 6. ayetin dışındaki birçok ayette geçer. Hiçbirisinde Maide 6. ayette kullanılan kelime geçmez.

Örnek:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تُط۪يعُوا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يَرُدُّوكُمْ عَلٰٓى اَعْقَابِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِر۪ينَ

“Ey iman edenler! Siz eğer kâfir olanlara uyarsanız, sizi topuklarınız üstünde gerisin geriye çevirirler. O zaman büsbütün kaybedersiniz.” (Al-i İmran 3/149) [Elmalılı Hamdi Yazır Meali]

Ayette geçen “أَعْقَابِ” ifadesi topuk anlamına gelen “العقب” (Resim 2) kelimesinin çoğuludur. Arapça sözlükler de topuk için aynı kelimeyi kullanırlar (Resim 5).

Maide 6. ayette ise “كعبين” ifadesi geçmektedir. “كعب” ayak bileğinde bulunan tepecik kemiğidir (Resim 2). Her ayak bileğinde bu tepecik kemiğinden iki adet bulunur (Resim 1). Ayette “كعبين” şeklinde ikili/tesniye bir kalıp gelmesinin sebebi budur.

Ayette geçen Ka’b kelimesi bazı Arapça sözlüklerde topuk manasına da gelmektedir. Ancak bu mana kelimenin meşhur anlamını yansıtmaz. Topuk kelimesinin geçtiği diğer ayetlerde bu kelimenin kullanılmaması bunun en açık göstergesidir. Ayrıca Maide 6. ayette geçen “كعبين” ifadesi her insanın ayağında bir tane bulunan “topuk” manasında olsaydı, bir önceki cümlede yer alan “إِلَى الْمَرَافِقِ” “dirseklere kadar” ibaresinde olduğu gibi cemi’/çoğul kalıpta olurdu. Zira her kolda bir tane dirsek vardır ve “أَيْدِيَكُمْ” “ellerinizi” ifadesinin çoğul olmasına bağlı olarak, “dirsekler” ifadesi de çoğul gelmek zorunda kalmıştır. Ancak “أَرْجُلَكُمْ” “ayaklarını” ifadesi çoğul olmasına karşın “كعبين” kelimesinin ikili/tesniye gelmesinin her bilekte iki adet tepecik kemiği olmasından başka hiçbir izahı yapılamaz. Bu da ayağın üst kısmına mesh yapılmasını zorunlu kılar (Resim 4). Ayetin ilgili bölümünün doğru çevirisi şu şekildedir:

“Ey inanıp güvenenler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başınızı ve ayak bileği kemiklerine kadar ayaklarınızı mesh edin…” Maide 5/6.

c) Kıraat Farkı İddiası

Maide 6. ayette “ayakların yıkanması” manası olduğunu ileri sürenlerin delillerinden bir tanesi de kıraat farkıdır. Buna göre eğer “Erculekum” kıraati esas alınırsa “yıkama”, “erculikum” kıraati esas alınırsa “mesh etme” manası çıkmaktadır.

Kur’an’ın, “öyle okursan hüküm şu olur, böyle okursan hüküm bu olur” denilen bir metin gibi lanse edilmesi her şeyden önce Allah’a bir iftiradır. Kur’an apaçık bir kitaptır ve apaçık bir Arapça ile indirilmiştir. Bu tarz iddialar Kur’an’ın “Kayyim/sağlam” (Bkz. 18/1,2) bir kitap olma vasfına da gölge düşürmektedir.

Kafasındaki manayı ayete giydirme çabası olmayan hiç kimsenin ayetin metninden “yıkama” manası çıkarması mümkün değildir. Kıraat farkı söz konusu olsa bile bu farkın ayetin manasında hiçbir değişme meydana getirmeyeceği açıktır. Şöyle ki; “mesh etmek” fiili Arapça’da harf-i cer almaz. Bununla ilgili örnek olması açısından bir hadis metni şöyledir:

إن أردت تلين قلبك فأطعم المسكين و امسح رأس اليتيم

“Eğer kalbini yumuşatmak istersen, yoksulu doyur ve yetimin başını mesh et (okşa).” [Ahmed b. Hanbel, Müsned, XIII, 21; XIV, 558.]

Bu hadisin metninde “ve’msah ra’se’l yetim” derken her hangi bir harfi cer kullanılmamıştır. Buna benzer çok sayıda örnekler vardır.

Harf-i cersiz bir fiil, harf-i cer ile kullanılıyorsa manaya bir katkısı olacağından ötürüdür. Maide 6. ayette “mesh etmek” fiilinin “ba” harfiyle kullanılmasının sebebi ibareye “teb’idiyye/ba’diyye (kısmilik)” manası katmak içindir. Yani “ve’msahu bi ru’usikum (başınızı mesh edin)” ibaresinin başında “bi” olması, başın tamamını değil, bir kısmını mesh etmeyi ifade etmek içindir. Eğer bu “bi” harfi olmasaydı ve “ve’msahu ru’usekum” denseydi, başımızda mesh edilmedik hiçbir yer bırakmamamız gerekecekti.

Ancak bu ibarenin devamındaki “Erculekum (ayaklarınız)” ifadesi “bi” harfi cerine değil, “Ve’msahu” fiiline rucu eder. Zaten esas olan bu fiilin harfi cersiz kullanımıdır. “Bi” harfine gitmemesinin sebebi mesh edilecek alanın net bir şekilde belirtilmesidir; “ayak bileğindeki tepecik kemiklerine kadarki kısım” (Resim 4). Eğer başımızda olduğu gibi ayağımızın her hangi bir kısmını mesh etmemiz istenseydi “Bi” harfine gidebilirdi.

Sonuç olarak, ayağın yıkanmasına delil gösterilen kıraat farkı da hiçbir suretle delil teşkil etmemektedir. Bu tarz iddialar insanların ayetleri görmek istedikleri gibi yorumlamalarından peydahlanmıştır. Zamanla meşhur olan bu tutarsız görüşler, yukarıda da açıkladığımız gibi Allah’ın kitabına iftiraya varabilecek derecede vahimdirler.

Bu konuyla ilgili detaylı açıklamaları Ayşe Ulya Özek hanımın “Ayağa Mesh Meselesi” başlıklı Yüksek Lisans tezinde bulabilirsiniz. Aşağıdaki linkten ulaşmanız mümkün:

https://www.suleymaniyevakfi.org/wp-content/uploads/2014/12/ayse-ulya-ozek-tez-ayaklara-mesh.pdf?fbclid=IwAR2LyKRQcSmSx6S1Hd8DHYrKytlQrxCoNOFGyVi9fNZI2r1S-byuhYsOuRw

Vedat Yılmaz


[1]http://www.cerideiilmiyye.org/wp-content/uploads/2018/07/vedat-yilmaz-4-sayi-herkesin-bildigi-namaz.pdf