Bir canlının ölmesinin tek sebebi vardır; doğmuş olması! Önemli olan ise nasıl ve ne zaman öldüğümüz değil, nasıl yaşadığımızdır. Çünkü dünya hayatı bir imtihandır:

“Gökleri ve yeri altı günde yaratan Allah’tır. Onun yönetim merkezi (arşı) suyun üstündeydi. Bunu, sizi zorlu bir imtihandan geçirmek ve hanginizin daha iyi davranacağını belirlemek için yapmıştır. Onlara, “öldükten sonra tekrar dirileceksiniz“ desen hemen cevabı yapıştırır ve: “Bu açıkça bizi büyüleme çabasından başka bir şey değil” derler.”
Hud Suresi 7. ayet

“Ölümü ve hayatı yaratan O’dur. Bunlar, hanginiz daha güzel iş yapacak diye sizi yıpratıcı bir imtihandan geçirmek içindir. O güçlüdür, bağışlayıcıdır.”
Mülk Suresi 2. ayet

Allah’ın elçileri de dahil hiç kimse için “ölmedi, geri gelecek, şöyle yaşıyor, şuramda yaşıyor” v.s. denemez.

“Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler. En sonunda sizler Kıyamet Günü, Rabbinizin huzurunda yargılanacaksınız.”
Zümer Suresi 30-31. ayetler

“Senden öncekilerden hiç bir insanı ölümsüz yapmadık. Sen ölsen onlar ölümsüzleşecekler mi?
Her canlı ölümü tadacaktır. Kötü durumda da iyi durumda da sizi dener, yıpratıcı bir imtihandan geçiririz. Siz bize döndürüleceksiniz.”
Enbiya Suresi 34-35. ayetler

Allah’ın elçileri de dahil hiç kimse için “o olmasaydı biz olmazdık” denemez. Bu insanları ilahlaştırmaktır. İnsanların ölümleri gibi dünyaya gelme zamanları ve şartları da onları Yaratan tarafından belirlenir. Bunlara kimsenin müdahale şansı bulunmamaktadır:

“Yine gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için mutlaka alınacak dersler vardır.”
Rum Suresi 22. ayet

Allah’ın elçileri de dahil ölmüş bir kişiden yardım istemek sapıklığın en büyüğüdür:

“Kıyamet gününe kadar kendine cevap veremeyecek bir kimseyi Allah ile arasına koyarak yardıma çağırandan daha sapık kimdir? Oysa bunlar, onların çağrısının farkında değillerdir.”
Ahkaf Suresi 5. ayet

Ölmüş kişinin ardından yapılabilecek olan sadece hayırla anmak ve bizim de her an ölümle burun buruna olduğumuzu hatırlayıp Allah’ın huzuruna çıkacağımızı aklımızdan çıkarmamaktır. Allah’ın huzurunda bize yardım edecek hiç kimse bulunmayacaktır ve sadece kendi yaptıklarımızdan ve yine sadece yaptıklarımızın Kur’an’a uygun olup olmadığından hesaba çekileceğiz (Zuhruf 44). Başkalarının doğrusunun veya yanlışının bize hiçbir etkisi olmayacaktır. Herkes kendi yaptığının tam karşılığını alacaktır (Zilzal 7).

Bu nedenle bugün yapılan tüm aşırılıklar bir müslüman için kabul edilebilir şeyler değildir.

“De ki: “Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, mensup olduğunuz topluluk, elde ettiğiniz mallar, durgunlaşmasından korktuğunuz ticaret ve beğendiğiniz konaklar, eğer size Allah’tan, elçisinden ve onun yolunda zorluklara göğüs germekten daha sevimli geliyorsa bekleyin, nasıl olsa Allah’ın emri gelecektir. Allah yoldan çıkan bir topluluğu yola getirmez.”
Tevbe Suresi 24. ayet

Ülkemizin kurucusu da Allah’ın bir kuluydu. Doğrusu ve yanlışıyla kendi imtihanını verip kendisini Yaratan’ın huzuruna gitmiştir. Biz, “Allah kendisine rahmet etsin” der ve Allah’ın bize kitabında bildirdiği şu duayı yaparız:

“Onlardan sonra gelenler derler ki: Rabb’imiz bizi ve bizden önce iman eden kardeşlerimizi affet. O kardeşlerimize karşı kalplerimizde bir kin bırakma! Rabb’imiz, sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin.”
Haşr Suresi 10. ayet

Ben bugün aynı duayı bir dönem aynı ortamda çalıştığımız Savaş Ay için de yapıyor, ona da Allah Celle Şanuhu’dan rahmet diliyorum.

Erdem Uygan